ÖNSÖZ
Livata, erkeğin erkekle veya erkeğin kadınla dübüründen, yani arkasından zina etmesine denir. Bu durum karı-koca arasında olduğunda da yine livata olur ve haramdır.
Kitap içerisinde okuyacağınız ayeti kerime ve hadisi şeriflerden de anlaşılacağı üzere, büyük günah olması sebebiyle, livata olayının insanı Allah (C.C.) ve Peygamber (S.A.V) indinde ne kadar müşkil duruma düşürdüğünü öğreneceksiniz.
Bu mevzu malesef çok büyümeye yüz tutmuş ve benimsenmiştir.
Halbuki livata fiilini işleyenleyenlerde ve işletenlerde maddi ve manevi değerler ölür, insan yaşlandığında da para ile tatmin olacak duruma düşer. Kendimizi itina ile koruyalım, çoluk çocuğumuza hiç utanmadan kendilerini korumaları için bu konularda gerekli bilgi ve eğitimi verelim. Nefsimizi ve neslimizi kurtaralım.
İmam-ı Gazali hazretlerinin (k.s) Kimyayı Saadet adlı kitabının 343. sahifesinde Ebubeklr-es Sıddık (R.A.) dan rivayet edilen Hadis-i Şeriflerinde Rasulüllah (S.A.V) efendimizin şöyle buyurdukları kaydedilmiştir: "Bütün iyi işler Allah yolunda harbetmenin (cihadın) yanında denizden bir damla gibidir. Allah yolunda harbetmek de emri bil ma'rufun (iyiliği emretmek) yanında bir damla gibidir."
Netice olarak şunu özellikle belirtelim ki livata olayı çok vahim bir konu olduğundan bu hususta milletimizi uyarmak yani emr-i bilma'ruf ve nehy-i anil münker yapmak (iyiliği emir ve kötülükden men) müslümanlar üzerine cuma namazı gibi farz-ı ayn’dır. Nasıl Cuma namazı kılınmadığı zaman kaza edilemiyorsa livata fiili işlendikten sonra yapılacak tebliğin de hiç bir önemi kalmaz.
Livata devrimizin vebası sayılan AIDS hastalığının yayılmasının da ana sebeplerindendir. Bu konuya dikkat edilmesi zarurettir. Dolayısıyla ayet ve hadislerden ibret alarak tebliğe önem vermelerini kardeşlerimizden rica ederiz. Yüce Mevlâ tesirini halketsin inşaallah.
M. KÖRÜKÇÜ
KONYA
LİVATA OLAYININ
(Homoseksüellik-Eşcinsellik)
HARAMLIĞININ AYET VE HADİSLERLE
AÇIKLAMASI
AYET-İ KERÎMELER
بِسْمِ اﷲ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
ÂRAF SÛRESİ
80-84
وَلُوطًا إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ أَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُم بِهَا مِنْ أَحَدٍ مِّن الْعَالَمِينَ ﴿٨٠﴾
إِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ شَهْوَةً مِّن دُونِ النِّسَاء بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ مُّسْرِفُونَ ﴿٨١﴾
وَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلاَّ أَن قَالُواْ أَخْرِجُوهُم مِّن قَرْيَتِكُمْ إِنَّهُمْ أُنَاسٌ يَتَطَهَّرُونَ ﴿٨٢﴾
فَأَنجَيْنَاهُ وَأَهْلَهُ إِلاَّ امْرَأَتَهُ كَانَتْ مِنَ الْغَابِرِينَ ﴿٨٣﴾
وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِم مَّطَرًا فَانظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِمِينَ ﴿٨٤﴾
Lût'u da gönderdik. Bir vakit kavmine: "Sizden evvel âlemlerden hiçbirinin yapmadığı çirkin şeyleri siz mi yapıyorsunuz?" dedi.
"Kadınları bırakıp da şehvetle erkeklere mi varıyorsunuz? Yok siz çok azgın bir kavimsiniz.”
Kavminin cevabı da şu oldu.: "Bunları memleketinizden çıkarın. Çünkü bunlar (kadınları bırakıp da erkeklere varmaktan) sakınan kimselerdir."
Biz de onu ve ehlini kurtardık. Yalnız karısı (inanmadığı için) yere geçenlerden oldu.
Ve üzerlerine bir azap yağmuru yağdırdık. Suçluların sonlarının nasıl olduğuna bir bak.
HÛD SÛRESİ
77-83
وَلَمَّا جَاءتْ رُسُلُنَا لُوطًا سِيءَ بِهِمْ وَضَاقَ بِهِمْ ذَرْعًا وَقَالَ هَذَا يَوْمٌ عَصِيبٌ ﴿٧٧﴾
وَجَاءهُ قَوْمُهُ يُهْرَعُونَ إِلَيْهِ وَمِن قَبْلُ كَانُواْ يَعْمَلُونَ السَّيِّئَاتِ قَالَ يَا قَوْمِ هَؤُلاء بَنَاتِي هُنَّ أَطْهَرُ لَكُمْ فَاتَّقُواْ اللّهَ وَلاَ تُخْزُونِ فِي ضَيْفِي أَلَيْسَ مِنكُمْ رَجُلٌ رَّشِيدٌ ﴿٧٨﴾
قَالُواْ لَقَدْ عَلِمْتَ مَا لَنَا فِي بَنَاتِكَ مِنْ حَقٍّ وَإِنَّكَ لَتَعْلَمُ مَا نُرِيدُ ﴿٧٩﴾
قَالَ لَوْ أَنَّ لِي بِكُمْ قُوَّةً أَوْ آوِي إِلَى رُكْنٍ شَدِيدٍ ﴿٨٠﴾
قَالُواْ يَا لُوطُ إِنَّا رُسُلُ رَبِّكَ لَن يَصِلُواْ إِلَيْكَ فَأَسْرِ بِأَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِّنَ اللَّيْلِ وَلاَ يَلْتَفِتْ مِنكُمْ أَحَدٌ إِلاَّ امْرَأَتَكَ إِنَّهُ مُصِيبُهَا مَا أَصَابَهُمْ إِنَّ مَوْعِدَهُمُ الصُّبْحُ أَلَيْسَ الصُّبْحُ بِقَرِيبٍ ﴿٨١﴾
فَلَمَّا جَاء أَمْرُنَا جَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهَا حِجَارَةً مِّن سِجِّيلٍ مَّنضُودٍ ﴿٨٢﴾
مُّسَوَّمَةً عِندَ رَبِّكَ وَمَا هِيَ مِنَ الظَّالِمِينَ بِبَعِيدٍ ﴿٨٣﴾
Elçilerimiz (melekler) Lût’a varınca onların yüzünden, (kavmi, bunlara bir kötülük eder diye) Lût fenalaştı. Eli ayağı dolaştı ve “Bu, çok zor bir gün.” Dedi.
Bundan evvel kötü kötü işler yapmakta olan kavmi ona (misafirlerine tecavüz için) koşup gelmişlerdi. Lût dedi: “Ey kavmim, işte şunlar kızlarım. Onlar sizin için daha temizdirler. Artık Allah’tan korkun da beni misafirlerim içinde rüsvay etmeyin. İçinizde aklı başında hiçbir adam yok mu?”
Onlar dediler ki: “Şüphesiz bilirsin ki, senin kızlarınla bizim hiçbir alakamız yoktur. Ve sen bizim ne istediğimizi pekâlâ bilirsin.”
Lût dedi: “Ne olurdu size karşı bir kuvvetim olsaydı. Veya çok sarp bir kaleye sığınabilse idim.”
Melekler dediler: “Ey Lût, emin ol ki biz, Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla el uzatamazlar. Sen hemen ailenle gecenin bir kısmında yürüyüp git. İçinizden –eşinden başka– hiçbiri geri kalmasın. Çünkü ona da kavmine gelen musibet gelecek. Kendilerine vaad edilen vaktin “sabah” olduğundan haberin olsun. Sabah, yakın değil mi?
Ne zaman ki emrimiz geldi. O memleketin üstünü altına geçirdik. Ve üzerlerine istif edilmiş balçıktan yapılıp pişirilmiş taşlar yağdırdık.
Bu taşlar, Rabbinin katında damgalanmışlardı. (Kime ve nereye isabet edeceği belli idi.) Bunlar zalimlerden uzak da değillerdir.
ŞUÂRA SÛRESİ
160-174
كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ الْمُرْسَلِينَ ﴿١٦٠﴾
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ لُوطٌ أَلَا تَتَّقُونَ ﴿١٦١﴾
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ ﴿١٦٢﴾
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ ﴿١٦٣﴾
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ
إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى رَبِّ الْعَالَمِينَ ﴿١٦٤﴾
أَتَأْتُونَ الذُّكْرَانَ مِنَ الْعَالَمِينَ ﴿١٦٥﴾
وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ أَزْوَاجِكُم بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ عَادُونَ ﴿١٦٦﴾
قَالُوا لَئِن لَّمْ تَنتَهِ يَا لُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمُخْرَجِينَ ﴿١٦٧﴾
قَالَ إِنِّي لِعَمَلِكُم مِّنَ الْقَالِينَ ﴿١٦٨﴾
رَبِّ نَجِّنِي وَأَهْلِي مِمَّا يَعْمَلُونَ ﴿١٦٩﴾
فَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ أَجْمَعِينَ ﴿١٧٠﴾
إِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِرِينَ ﴿١٧١﴾
ثُمَّ دَمَّرْنَا الْآخَرِينَ ﴿١٧٢﴾
وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِم مَّطَرًا فَسَاء مَطَرُ الْمُنذَرِينَ ﴿١٧٣﴾
إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةً وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ ﴿١٧٤﴾
Lût Kavmi de peygamberleri yalanladılar.
O vakit kardeşleri Lût onlara: “Siz (Allah’tan) korkmaz mısınız?” demişti.
“Haberiniz olsun ki ben sizin için güvenilir bir peygamberim.”
“Artık Allah’tan korkun ve bana itaat